BAZI NEHİRLER TÜKENMEK İÇİN AKARMIŞ...
28 Haziran 2012 Perşembe
Deniz eğildi kulağına Martının :
"Yapma" dedi ve ekledi;
"Maviliğime aldanıp dalma sularıma, balık yaşamıyor içimde artık."
Tebessüm etti Martı...
"Sadece balık için mi dalıyorum sanıyorsun maviliğine ?"
''Ya neden?'' diye sordu Deniz..
Sen ve ben dedi Martı;
bir çok aşığın fotoğraflarında aynı karede yer alıyoruz.
Bir çok ayrılanın sakladığı resimlerde de..
Balık yok diye seni terketsem, o fotoğrafları da terk etmiş olmaz mıyım ?..
"Ben açlığa ayıp olmasın diye değil, Aşk'a ayıp olmasın diye hala sendeyim!...
5 Mayıs 2012 Cumartesi
HAYATTA EN ANLAM VEREMEDİĞİM ŞEYLERİN BAŞINDA GELİYOR: SEVMEDİĞİN BİRİNLE EVLENMEK
Bırakın evlenmeyi nefes alabilmek sana ait olmayan birinin yanında. Bile bile lades demek, o kemiğin kırılacağını bile bile kendinle iddiaya tutuşmak sanki.
Kalbi kırık bir çocuk , artık yaşayabileceğim her şeyi yaşadım bu saatten sonra mutaassıp bir aile kızı buldum onun evleneceğim dedi. Bundan sonra acı patlıcanı kırağı çalmaz dedi. Aşka inancımı kaybettim diyemedi. Artık yaşım geldi benden torun bekliyorlar diye açıkladı aslında kendisinin de pek anlam veremediği bu seçimini.
Nasıl sindirebilir insan içine hiç bilmiyorum. Yalnız kalmaktan, yaşlanmaktan delice korkmaktan mıdır acaba?
Bir kız arkadaşım yine yaşının geldiğini bu yüzden anne olmak istediğini söylemişti. Galiba bazı insanlar dünyaya geliş amaçlarının evlenip barklanmak daha doğrusu üremek olduğunu zannediyorlar. Evlilik sadece çoğalmak değildir ki. Bazıları da alışkanlığa dönüşmüş, tuz basılmış yaralı aşklarından sonra artık inançlarını yitiriyor ve yaşanabilecek her şeyi yaşadığına kaanat getiriyor.
Yaşayabileceğin hiçbir şey kalmamışsa, doymuşsan artık yaşama kardeşim. Hele hele hayat amacını kaybetmişsen gidip de başkalarının da hayatlarını sana bağlayıp onları da karartma. Evlenmeyi evcilik oyunuyla karıştırma artık.
Kimileri de evliliği bir ortaklık anlaşması olarak görüyor. Zengin koca bulup her istediğine sahip olma peşinde koşuyor. İşte öyle insanları her gün görüyoruz aslında. Bazen bir alışveriş merkezinde yanlarında çocuk ve etrafa anlamsızca bakışlar atan, nereye para saçacağını bilemeyen kadınlar görürseniz bilin ki işte onlar aslında hiç de böyle olacağını ummayan zengin kocalı mutsuz evlilik kurbanları. Bazen de etrafta gözleri fıldır fıldır dişi sineği bile kesen evli bir erkek görürseniz işte onlar da bu mutsuz kadınların biçare kocalarıdır.
Peki aşık olarak evlenenlerden mutsuz olanlar ne oluyor diyeceksiniz? Genellikle aşktan darbe yemiş insanların savunması bu şekilde oluyor. Ee ilk aylar cicim ayları oluyor. Aşk bitiyor, sevgi ölüyor. Aşk da olacak mantık da olacak tabiki. Eğer sen aşık olduğunda gidip en anlaşamayacağın birine kapılıyorsan suç aşkta değil sende. Görücü usulü veya mantık evliliği yapacak kız da evlilik bilinci olduğunu düşünen insanlar da var zerre kadar beyne sahip olmamalarına rağmen. Aşık olduğun insan sorumsuzun önde gideniyse o senin zevksizliğin. Mantık evliliği yaptığın kız sanki bir geyşa gibi yıllarca evlenmek için kurslara gitti yetiştirildi tam mutaassıp aile kızı kıvamına getirildi tam senin ağzına layık.
Mutluluk veya mutsuzluk kişinin isteklerine göre değişir sonuçta. Ancak evliliğin bir görev paylaşımı bilinciymiş gibi olmasından çok bir ömrün paylaşımı olduğunu unutmamak gerek. Başını omzuna yaslamanın dayanılmaz mutluluğunu yaşamak, yanındayken özleyebilmenin huzurunu hissetmek ve aşkla paylaşılan yemeklerin tadını alabilmek için her şeyden vazgeçmeye değer. Kalbinden geçenleri mi yaşamak yoksa mantığının sesine mi kulak vermek derseniz… Her zaman kalbin öncelikli olmalı, kalbinden geçenleri akıl süzgeciyle yargılamalı!
Kalbi kırık bir çocuk , artık yaşayabileceğim her şeyi yaşadım bu saatten sonra mutaassıp bir aile kızı buldum onun evleneceğim dedi. Bundan sonra acı patlıcanı kırağı çalmaz dedi. Aşka inancımı kaybettim diyemedi. Artık yaşım geldi benden torun bekliyorlar diye açıkladı aslında kendisinin de pek anlam veremediği bu seçimini.
Nasıl sindirebilir insan içine hiç bilmiyorum. Yalnız kalmaktan, yaşlanmaktan delice korkmaktan mıdır acaba?
Bir kız arkadaşım yine yaşının geldiğini bu yüzden anne olmak istediğini söylemişti. Galiba bazı insanlar dünyaya geliş amaçlarının evlenip barklanmak daha doğrusu üremek olduğunu zannediyorlar. Evlilik sadece çoğalmak değildir ki. Bazıları da alışkanlığa dönüşmüş, tuz basılmış yaralı aşklarından sonra artık inançlarını yitiriyor ve yaşanabilecek her şeyi yaşadığına kaanat getiriyor.
Yaşayabileceğin hiçbir şey kalmamışsa, doymuşsan artık yaşama kardeşim. Hele hele hayat amacını kaybetmişsen gidip de başkalarının da hayatlarını sana bağlayıp onları da karartma. Evlenmeyi evcilik oyunuyla karıştırma artık.
Kimileri de evliliği bir ortaklık anlaşması olarak görüyor. Zengin koca bulup her istediğine sahip olma peşinde koşuyor. İşte öyle insanları her gün görüyoruz aslında. Bazen bir alışveriş merkezinde yanlarında çocuk ve etrafa anlamsızca bakışlar atan, nereye para saçacağını bilemeyen kadınlar görürseniz bilin ki işte onlar aslında hiç de böyle olacağını ummayan zengin kocalı mutsuz evlilik kurbanları. Bazen de etrafta gözleri fıldır fıldır dişi sineği bile kesen evli bir erkek görürseniz işte onlar da bu mutsuz kadınların biçare kocalarıdır.
Peki aşık olarak evlenenlerden mutsuz olanlar ne oluyor diyeceksiniz? Genellikle aşktan darbe yemiş insanların savunması bu şekilde oluyor. Ee ilk aylar cicim ayları oluyor. Aşk bitiyor, sevgi ölüyor. Aşk da olacak mantık da olacak tabiki. Eğer sen aşık olduğunda gidip en anlaşamayacağın birine kapılıyorsan suç aşkta değil sende. Görücü usulü veya mantık evliliği yapacak kız da evlilik bilinci olduğunu düşünen insanlar da var zerre kadar beyne sahip olmamalarına rağmen. Aşık olduğun insan sorumsuzun önde gideniyse o senin zevksizliğin. Mantık evliliği yaptığın kız sanki bir geyşa gibi yıllarca evlenmek için kurslara gitti yetiştirildi tam mutaassıp aile kızı kıvamına getirildi tam senin ağzına layık.
Mutluluk veya mutsuzluk kişinin isteklerine göre değişir sonuçta. Ancak evliliğin bir görev paylaşımı bilinciymiş gibi olmasından çok bir ömrün paylaşımı olduğunu unutmamak gerek. Başını omzuna yaslamanın dayanılmaz mutluluğunu yaşamak, yanındayken özleyebilmenin huzurunu hissetmek ve aşkla paylaşılan yemeklerin tadını alabilmek için her şeyden vazgeçmeye değer. Kalbinden geçenleri mi yaşamak yoksa mantığının sesine mi kulak vermek derseniz… Her zaman kalbin öncelikli olmalı, kalbinden geçenleri akıl süzgeciyle yargılamalı!
22 Nisan 2012 Pazar
18 Nisan 2012 Çarşamba
"..Gerçek hayat; acımasız, rekabete dayalı bir dünya. Herkes çocuğu dereceye girsin, birinci olsun istiyor. Doktor, mühendis, yönetici.. Daha azı kabul edilemez.
Yüz üzerinden 95.5, 95.7.. daha azı prestijsiz, değil mi?
bir düşünün, her çocuğun kendine özgü yetenekleri, kapasitesi ve hayalleri vardır. Ama yok, herkes aynı yarışta, aynı şekilde yetişmeli. Beş parmağın bile beşi bir değil ki isterseniz itip çekin. Aynı hizaya getirmeyi deneyin parmaklarınız kırılır.
Her çocuk farklıdır. Er ya da geç hepsi bir şekilde öğrenir.."
Yüz üzerinden 95.5, 95.7.. daha azı prestijsiz, değil mi?
bir düşünün, her çocuğun kendine özgü yetenekleri, kapasitesi ve hayalleri vardır. Ama yok, herkes aynı yarışta, aynı şekilde yetişmeli. Beş parmağın bile beşi bir değil ki isterseniz itip çekin. Aynı hizaya getirmeyi deneyin parmaklarınız kırılır.
Her çocuk farklıdır. Er ya da geç hepsi bir şekilde öğrenir.."
27 Mart 2012 Salı
21 Mart 2012 Çarşamba
Biz kızlar bayılırız öyle abidik kubudik anlamlar yüklemeye hayatımızdaki her şey için. Seni bana getiren şey ne? Hayatımda bu olduysa vardır mutlaka sebebi demeye. Fazla mı mana yüklüyoruz acaba olan biten bir şeye? Kader diye bir şey var da bu kaderin işi gücü yok durmadan bize mi örüyor ağlarını? Çok saçma bir şarkı sözü aklıma gelir bazen. Ah felek zalim felek kimine kavun yedirirsin kimine kelek diye ben onu yıllarca giydirirsin yelek diye tamamlamışımdır niyeyse:)Sırtını sağlama alacaksın tabiki kelek yememek için. Yelek ne işe yarar bilemem bazen duvarlar bile koruyamaz insanı…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)