30 Kasım 2010 Salı

GÜNAHIN RENGİ


Hiç kimse sandığı kadar masum değildir.Bilmediğimiz günahlar belki de bildiklerimizin b oyunu çoktan aşmıştır.Sonunu iyi bildiği bir şeye başlar mı hiç insan?Kötü sonla yazılmış bir hikayenin kahramanı olmayı kim seçebilir?Başkalarına zehri bulaştırmamanın yolu yalnız olmak mıdır yoksa yalnız kalmak mıdır?Sevdiklerin tek zaafındır bu yüzden hep bedelini ödeyemediğin günahlar asılmıştır boynuna.Kendinden başkasını sevmeyenlerinse ayakları prangalanmıştır bencil günahlarına.Günahların bile masumiyeti olur mu?Pembe yalan diyoruz ya hani günahların da bir rengi var mıdır?Rengarenk dünyalarla boyanan gözümüz günahın hangi rengine boyamıştır günahkar ellerimizi?

26 Kasım 2010 Cuma

Yalnızlık Mabedi


Yalnız kalmayı seçmek bir parça özgür olabilmek uğruna tavan arasına bir fare gibi sıkışıp kalmayı göze alabilmektir.Yalnızken ruhumuzun kuşlar gibi özgür olabilecegini,kafamıza her eseni yapabilecegimizi sanırız ancak elimizi kolumuzu bağlayan dört duvarı,üzerimize gelen insanları hesaba katamayız.Belki insanlardan kaçıp sığınmanın diğer adı olmuştur bizim için köşemize çekilebilmek.

Başlangıçta her şey kulağa hoş gelir.Ben sana bile kafa tutabiliyorum ey yalnızlık diye içimizden naralar atarız.Bu hayatın bizim ağzımıza bir parça bal çalmasıdır.Keskin bıçak gibi kınına sığamaz olursun bu yüzden.Zamanla bu ayrık yanlarda sende çizikler atmaya başlar.Fark etmeden her yanın kevgire dönmüştür bir kere.Sızdırdıkların,sindirdiklerin,yedirip yediremediklerin hepsi bir yana saçılır.Eteğinden taşları dökmemeye çalışırsın.Yalnızların imparatorluğundan kuru kalabalıklara geçiş! Ne büyük bir muamma.Herkes sen olmak isterken sen herkesin içinde eriyip giden olmayı seçen yalnızlık mabedinde bir melodram!

25 Kasım 2010 Perşembe

İçimizdeki Boşluk

Yüzüne tokat gibi çarpan sorular vardır hayatta.Sen hep mutlu oldugunu düşündüklerini sanırken,küçük oyununun aslında sandıgın kadar oyuncusu yoktur.Mutluluk istediklerini elde edebilmek değil,elde ettiklerinle mutlu olabilmekmiş.Hem istediklerini elde edip hem de mutlu olamamak niye peki?Belki de hırsın gözünü kör edişi.Nerede duracagını bilmeden hep daha fazlasını istemek...Bilinmeyen ve erişilemeyen şeylerin peşinde koşma arzusu.Hayat bana hep istediklerimi verdi tabiki bende ona karşılığında cömert davrandım.Ben hep sorular soran oldum bazen cevapları kendim verdim içimdeki susturan sorulara rağmen.Hayatın anlamının azaldığı zamanlarda beni tetikleyen hırslarım oldu.Belki de aşman gereken engellerde benim sabrımı sınayan birer sınavdı.Kim bilir?Tamam kaybettim ben bittim demeye içimdeki güç izin vermiyordu.Sabahın ilk ışıklarına kadar kesik kesik nefes alışlarım bile beni vazgeçiremiyordu.Her şeyi bırakıp kaçmak ya da orada yığılıp kalmak istiyordum.İstediğim biraz mutluluktu diğer isteklerime göre çok daha kolay olan bir şeydi.Sadece içimdeki boşluğu doldurabilecek kadar büyük bir şey arıyordum.Aramadıgım yer,yerine koymadığım şey kalmadı.İnsan içinde bulamadıgını dışında hiç bulamaz diyorlar.Benim içim dışım bir ve her iki yanımda boşluk...

22 Kasım 2010 Pazartesi

Ne kadar güveniyorsun kendine?

Ne kadar güveniyorsun kendine?Sevdiğine ne kadar güveniyorsun?Yalan, aşkın inancını bozar tıpkı bir kere haşaa Allahım yok demiş gibi inkar etmiş sayılırsın aşkını.İnancın sarsılırsa bir kere kendine bile güvenemezsin artık ve kendine güvenmeyen insan hiç kimseye güvenemez.Hayatlarımızı kurulan şüphe dolu hikayelerle yaşıyoruz.Belki bazen çok abartıyoruz o kadar da olamaz diyoruz.Ancak öyle bir an geliyor ki biri kulağımıza bir kaç kelime fısıldayıp uyandırıyor bizi kandığımız o masallarından.Şimdiye kadar bildiğin tüm şeylerin hikaye olduğu gerçeği apaçık sana bakıyor.Hep birilerine sığınmak istediğimizde güveniyoruz hem de en güvenilmez insanlara...