29 Şubat 2012 Çarşamba

24 Şubat 2012 Cuma

Hayallerimizle aramızdaki en büyük engel para değil,cesaretimizdir. Erkek olsam ben var ya öyle böyle değil acayip çapkın olurdum demeyeceğim:) o ayrı ama cebimde beş kuruş olmadan yollara düşme cesaretini kendimde bulurdum mesela.

Geçenlerde bir söyleyişiye katıldım. İki mühendis hayatın monotonluğundan ve iş stresinden sıkılmış.Bir hayalin peşinde koşmak için dünya turuna çıkıyorlar. Buna da başka türlü bir şey diyorlar Can Yücel'in şiirindeki gibi...

Evet aslında hepimizin aradığı başka türlü bir şey değil mi şu hayatta? Herkes hayat amacını iş, para pul, evlilik vs. ile açıklarken yeni yerler keşfetmek, yeni insanlar tanımak arzusu niye yok sayılıyor? Evin olsun, araban olsun, çok yakışıklı kocan veya çok güzel karın olsun. Ee sonra abi daha ne isteyeceksin? Aldığın şeyler seni ne zaman tatmin edecek? Yuvana dayalı döşeli en son çıkan mobilyaları da aldın. Manzarası şahane bir yerdesin iyi güzel hoş ama unutuyorsun ki dünyanın en güzel manzarası bile bir müddet sonra donuk bir resim gibi gelir insana.

Peki ne yapmalı? Tası tarağı toplayıp seyyah olmalı demiyorum. O dünya turuna çıkmış adamların hikayeleri içinde en çok dikkatimi çeken LAO diye bir yerdeki maceralarıydı. Benim adını bile duymadığım, dünyanın öbür ucunda insanlar sadece aylık otuz dolarla yaşıyabiliyor. Daha fazlasına ihtiyaç da duymuyorlar zaten. Öbür tarafta yine teknoloji devi japonlar, sahip olabilecekleri her şeyleri varken en çok intihar oranı onlarda.


Belki bir hint gurusu gibi dünyevi zevklerden arınamayız.Para için en güzel şarkı ne seninle ne de sensiz olurdu herhalde.O yüzden sadece hayallerimizi paralar ve bahaneler üzerine değil de mutluluğumuz ve huzurumuz üzerine kurarsak gerisi zaten gelir ve eğer gerçekten yürekten istiyorsak bir şeyleri mutlaka elde ederiz.

18 Şubat 2012 Cumartesi

Markete gitmeden önce unutmamak için liste yaparız. Unuttuklarımın, özlediklerimin listesini yapayım dedim bende. Neyi özlediğimi, nasıl özlediğimi bilemedim. Aileyi, arkadaşları özlemek falan bambaşka bir şey galiba. Özlemek görünce geçen bir şey mi? Yanındayken özlediğini söyleyen insanlar yalancı mı? Özlemenin tanımı ya da tarifi nasıl hiç bilmiyorum. Belki kronik hastalık gibi bir şey. Sevgiden nefessiz kalabilme durumu. Ya da şarkıdaki gibi her şeye rağmen kabul etmek mi birilerini?

Nereye konur aşk göz önünde bir yere mi?
Güvendiğin kadarıyla her yere mi?
İlah gibi yaşatırsan varım dedi
NE OLURSA KABULÜM.
ÖZLEDİM ONU...


16 Şubat 2012 Perşembe

Güvenmek isteriz çünkü birine inanmaya ihtiyacımız var, herkes birbirine güven duymak ister.Güvensiz yaşayamaz ki insan.Sevdiğimiz insanın her zaman açık sözlü olmasını bekleriz, ihtiyacımız olduğunda yanımızda olmasını isteriz. Peki ya güvendiği dağlara kırmızı kar yağmışsa insanın o zaman ne yapacak?

Küçükken bir fıkranın sonunda okumuştum. Nasrettin hoca, sakızı çiğneyip çiğneyip iki kaşının ortasına yapıştırmış. Bu gözümden bu gözüme güvencim yok. Sana mı güveneceğim demiş. Nasıl bu hale geliyor insan hiç bilmiyorum. En canının içine, en yakınındakine de güvenemeyeceksen nasıl bir psikopatlıktır yahu bu hayat?


Yaşamadan başkasına ne kadar anlatsak da empati denen şey hikaye bence. Lise yıllarındayken üniversiteye hazırlanma telaşında her kafadan ayrı bir ses çıkar.Hayatının en önemli kararını vereceğin anda kime neye ve nasıl inanacağını bilemez insan. O zamanlar belki benim en büyük kaybım, bana iyi kötü seçenekleri sunmak yerine kararlarımı etkilemeye çalışan insanların olmasıydı belki de. Bir de benim belirli hayalim yoktu. Iyi veya kötü bir şey olacaktım işte. Ne olmak istemediğimi biliyordum sadece ama ne olacağımı değil. Işte insanlar en büyük hatayı burada yaparlar. Eğer başkalarına bırakırsan seçimi, onlar da gidip senin için en kötü olanını seçerler.

Bİr de insan kendi hayatını değil de başkalarının hayatını mercek altına almayı sever. Hep komşunun çocuğu sizden bir tık öndedir lafta. Siz ne yaparsanız yapın tatmin olmazlar. Empati diye bir şey yok demiştim ya. Kendi çocuğu sınava girecekken soru sorulmasına kızar ama elaleme gelince ne oldu ne gitti gece gündüz takiptedir.

Herkesin hayatında bir dönüm noktası vardır. Başladığınız okullar...Girdiğiniz sınavlar...Devam ettiğiniz kurslar...Tanıştığınız insanlar... Aşk diye yaşadığınızı sandığınız o acılar... Bazen hayatımızın dönüm noktalarına geliriz, hayat bize ya bu ya o der ve fazla da şansımız yoktur. Peki o anlarda ne yapmalıyız? Her şeyi boşverip canımız nasıl öyle istiyorsa onu yapmalıyız. Çünkü elalem yine bir şeyler diyecektir.

14 Şubat 2012 Salı

Sevgilisi olanın olmayanın var da bir işe yaramayanın ya da uzaklarda olanın, var da ne oluyor ki sanki daha ne alacağım bile belli değil ki diyenin, olmayıp da çok isteyenin, yanında her zaman çok mutlu olanın ve özellikle de sevgilisiz olup da bugün evden dışarı bile çıkmaya korkanların sevgililer günü kutlu olsun:)


6 Şubat 2012 Pazartesi

En benim diyen adamın bile beş para etmeyen önyargıları var şu hayatta. Görünmez duvarlar gibi sürekli etrafımızdalar. Hepimiz laf başı gelince başkalarının yerine kendimizi koyuyoruz. Halbuki o duvarın ardına geçtiğimizi sanıyoruz.Etrafımızdaki insanlara acıma duygusunun altında yatan o bastırılamaz olan kendi halimize minnet duygusu yatıyor aslında.

4 Şubat 2012 Cumartesi

Para her şeyi satın alır nokta.