Bir zamanlar adanalı diye bir dizi vardı.Maraz Ali baş kahramanlardan biriydi.Haylaz, serseri, zeki bir tip. Hem kanun dışı işler yapıp hem derin devlet adamlarından sözde. Zekasınla herkesi halt etmeyi başarıyor ama her insanın zaaflarından biri olan aşklarla sınanıyor. Nasıl ince bir plansa artık polis olan ama aynı zamanda gizli bir örgüt için çok gizli belgelerin peşinde bir kadına aşık oluyor. Tüm detayları adeta nakış nakış işliyor. Kalbini ve güvenini kazanabilmek için her şeyi yapıyor.Demek ki bu kadar zeki olan adamı bile aşk aptallaştırabiliyor. Maraz tam tüm insanlara inancını kaybetmişken ona rastladığını düşünüyor. Hatta maraz hapise girmişken onun polis olduğunu öğrenmişken bile oyunu devam ettiriyor. Çocuğu olduğuna ve onu gerçekten sevdiğine bir kere daha inandırıyor. Hep öyle değil midir aslında.Bir kere kandığımızda bir daha asla yanılmayacağımızı, yeniden aşık olamayacağımızı düşünmez miyiz? Canımızı bizden başka yakabilecek kimse yok diye düşünürken sevdiklerimiz tarafından zaaflarımız açığa çıkarılmaz mı?
Gelelim gene bizim maraza tam bu kadının gerçek yüzünü anlamışken daha sonra gene birilerini seviyor.Ya araya engeller giriyor ya da düşmanlar. Sevdiklerini tek tek kaybediyor illa. Her seferinde macera gene devam ediyor kaldığı yerden. Bazı insanlar böyledir hayatı hep gerilim dolu olmak zorundadır.Hayatta da filmlerdeki gibi mucizeler, masalsı aşklar olur ama en mükemmel görünenin bile sonu hiç iyi bitmez. İyiyle kötü arasında kocaman bir fark olabilir ama gerçek hayatla filmler o kadar da uzak değil. Aslında bende biraz maraziyeyim:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder